26 Mayıs 2017 Cuma

Merhamet







Uyuduğum o beşikte etrafımda olup bitenden habersiz ne güzel rüyalar görmüşümdür ben.
Ne çıngıraklı yılanın sesi, ne yaralı ceylanın hıçkırıkları, ne günahsız kunduzun feryatlarını duymamışım.
Seçemedim ben doğduğum çınar ağacını.

Doğduğunda ağlayarak başladığım hayatı ağlamamaya yemin ederek yaşamak nedir bilmezsin sen.
Yediğin her bir kırbaç darbesinde hissizleşirsin, erimeye başlarsın o an.
Çürüyen vücudundaki gözenekler değil kalbindeki odalardır.

Uyandığın her günde celladına musallat olmayı bekleyen bir çılgın gibi başlarsın güne.
Her yeni günde geçmişinden gelen yaralar kendini sana hatırlatır.
Her yeni günde kim olduğunu, ne olduğunu ve ne olacağını bilerek yaşarsın.
Yeminler edip sözler verirsin kendi kendine, kralların Valhalla'ya çıkışı gibidir o an.
Beethoven'ın 10. senfonisinden daha hırslıdır o an, daha çok yaşarsın bu sözleri verdiğinde.
Mağlup edilecek çok insan, kaybedilecek çok savaş vardır önünde.
Kaybederken kazanmanın ne demek olduğunu her acıya göğüs gerdiğinde anlarsın.

Gözyaşların sel olmasına gerek yoktur artık, bir damlasıyla bile Dünyalar kadar acıyı akıtırsın içinden.
Çürürsün, erirsin, yitirirsin her gece kimliğini...
Çareler acıya teselli değil yeni bir acını habercisi olur daima.
Karanlıkta aydınlık olmanın bedelini yaşamadan bilmen mümkün değil.
Kenarları yapraklarla dolu o ağaçlık yolda yürümeyeceksin her zaman.
Dökülen saçlarım ve kırılan dişlerim var benim.

Doğru söyle, sen hiç acı çekmekten korkmaz oldun mu?
Kaybedebileceğin hiçbir şeyin olmamasının hazzını bilebilir misin?
Nereden bileceksin sen hiç hiç olmadın ki...

Ben kanatları olmayan bir kuş, süzülüyorum göklerde.
Ben yüzgeçleri olmayan bir balık, okyanusların en dibinde.
Ben kalbi taş duvarlarla çevrili bir adam, gülümsediğime bakma hala nefes nefeseyim en derinlerde...

Ne bir sokak lambam, ne mavi boyunlu kadınım, ne o çok sevdiğim siyah trombon...
On beş yıl olmuş sesini duymayalı, duyduğumda seni mağlup ettim ben bu gece.
Ağladığıma bakma sebebi celladıma aşık olmam değil.
Sebebi merhamettir kuşkusuz, beni ben yapan en asil duygu...

Silik, bitik, yıkık, ezik, bir çare, sıfır hatta hiçsin.
Ama yine de damarlarımdaki kanı bana verensin.
Merhametim sana değil yaratana vereceğim hesaptandır.
O çocuk büyüdü, verilecek hesabın bana değil Ona'dır...