5 Mayıs 2015 Salı

Sokak Lambası



Karanlığın içinde kimseye sesini duyuramadan mırıldanıyor yine. Aydınlattığı kendisi mi yoksa o menteşeleri paslanmış cam mı bilmiyor belli ki. İçindeki sıcaklığın nereden geldiğini bilmeden her akşam aynı saatte parıldıyor. Soğuk kış günlerinde üzerine yağan onca yağmur ve kara rağmen hiçbir zaman şikayet etmeden karanlığa meydan okuyor sokak lambası. Biz uykumuzda uyurken gözümüzden kaçan hayatın tüm tragedyasını görüyor, elinden bir şey gelmiyor.

Bir gün güneş olurum sevdasına kapılıp da sıcaklığının sahteliğine kendini inandıramamış bir sokak lambasından farksız değil midir insanoğlu?
Bak yine oluyor işte, damarlarında dolaşan gün ışığı gözlerinden gözlerime doğru yükseliyor. Kalbim daha hızlı çarpıyor şimdi. Sıcaklığın tüm bedenimi kaplıyor, ölüyorum yaşamaya. Işığında ölüyorum adeta. Sokak lambaları gibi sessiz sedasız yanıyorum sana her akşam. Sisli gecelerde yoluna iz oluyorum, sırf gitme kal diye. Yağmurlu günlerde içindeki bir türlü yok edemediğin korkuyu silip atıyorum ışığımla.

Görüyor musun? Eski püskü bir binanın tozdan içerisi gözükmeyen ve menteşeleri paslanan camının hemen yanında duruyorum. Beni buraya hapsettiğinde duvara çaktığın çivilerim de kaldıramıyor artık kalbimi. Işığımı kapladığın bedenim eskiyor git gide. Yıllar önce söz vermiştin.
Hani bizimkisi güneş olma sevdasıydı?

Ben her gün sana yanmayı bekleyen, her gece sana yanan.
Ben her sabah sana sönen, günlerini camının önünde geçiren sokak lambası.

Ömrüm azalıyor, önümden geçip giden insanlar gerçekleri bilmiyor.
Söylesem de inanmazlar zaten, nereden bilecekler güneşin olduğumu.
Bak güzel pencerem şimdi beni iyi dinle.
Ben senin için sonsuza dek sönmeye hazırım da, yeter ki söyle güneş olmama ne kadar kaldı?