14 Şubat 2016 Pazar

Üç Kız Kardeş



Güneş batıyor...
Üzerine düşen görevi yerine getirmiş, toparlanıyor...
Ay sahnede yerini yavaş yavaş almaya başlıyor...
...
....
.....

Ve tam da o anda beliriyor gökyüzünde Orion'un en cafcaflı Üç Kız Kardeşi...

Fısıldamaya başlıyor bir anda sana...
Bir şeyler anlatmak istiyor sanki...
Işığıyla kendini sana aşık edermişcesine haykırıyor...
Gözlerinle kulak veriyorsun gökyüzüne...

Ve her gece olduğu gibi başlıyor yine...


Geçmişinden sana haykırdığı ne kadar yarası varsa sadece oracıkta durarak anlatmaya çalışıyor sana
Bu gece de aynı yerinde bekliyor seni
Gözlerini sana dikmiş, doğacak yeni günde senden ayrı uyumanın hüznünü taşıyor yine
Üşüyorum, sana kavuşamadığım her salisede...

Buz kesmiş ellerim, kendimi uzay boşluğunun derinliklerinde bulmuşum
Kendimi kaybetmiş, yolum diye bir şey yok olmuş
Tükenmişim ben ki yaşamak denen şey hiç olmuş
Ki o anda gökyüzüne bakar olmuşum...

Gözlerimin bebeklerinde vals eden seni görmüşüm ben mehtapta
Kirpiklerimin uçları bile şakır olmuş ışığının hevesiyle
Cehennemin kapılarını çaldığım o anda çıkıverdin ya gökyüzünde
Cennete gitmeden cenneti taşıdın Dünyama...

Sen ki mabedde avuç içlerimi terlettin ya
Ben gözlerimin seni seçmediği her gökyüzünde kör oldum
Sen ki Güneş solsun, Ay doğsun diye dua ettiğimsin ya
Ben mutluluk gözyaşlarımın esiri oldum...

Parıldayarak bakma bana öyle her gece
Üç Kız Kardeş benimdir sadece, başka kimse görmesin
İçinde barındırdığın gizemin ve hüznünle vur yüzüme, vur yüzüme
Doğacak isem eğer bu gezegende ben yine, ışığın sürsün kalbimin derinliklerinde...

Bu akşam sonsuzluğa uzanıyorum kalbime verdiğin ışığınla
Mozart'ın ilk çaldığı nota gibi bilinmez bir yolda yürüyorum şimdi
Gecemi gün ettiğin, gündüzümü cennet eylediğin sevabınla şükür ediyorum tanrıya
Ediyorum ki dallanıp budaklanalım Dünya denen gafil ormanda...